Makale Dizini

Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz!

Konu: Üst Sindirim Sistemi Hastalıkları ve Kalın Bağırsak Hastalıkları

Konuklar: Acıbadem Carousel Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nadir Kaya ve Acıbadem Carousel Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras

Arzu Zengin: Merhaba. Sağlık Raporu''nda bugün de önemli hastalıkların teşhis ve tedavisini uzmanlarla değerlendireceğiz. Programımızda bugün ele alacağımız konu üst sindirim sistemi hastalıkları. Şimdi söz sağlık editörümüz Sibel Güneş'te.

Sibel Güneş: Merhaba. Sık görülen üst sindirim sistemi hastalıkları yaşam kalitesini etkileyen en önemli sağlık sorunlarından biri olarak kabul ediliyor. Sağlık Raporu'nda bugünkü konuğumuz Acıbadem Carousel Hastanesi Prof. Dr. Nadir Kaya. Hoşgeldiniz...

Arzu Zengin: Hoşgeldiniz efendim..

Nadir Kaya: Hoşbulduk..

Arzu Zengin: Program süresince üst sindirim sistemi hastalıklarıyla ilgili merak ettiğiniz konuları, telefonla ya da NTVMSNBC.COM internet adresindeki elektronik posta adresimize iletebilirsiniz. Telefon numaramız 0212 335 42 60... Nadir Bey, peki reflü hastalığı nasıl oluşuyor ve belirtileri neler, sizden dinleyelim ayrıntılı olarak...

Nadir Kaya: Şimdi önce reflü haberlerinizde de söylediğiniz gibi mide ülserinin yemek borusuna geriye kaçışı olarak adlandırılabiliyor. Bu normal insanda fizyolojik olarak da gün boyunca izlenebiliyor. Ama bunun sürekli olması ve reflü süresinin artması, diğer bazı faktörlerle de birleşince reflü hastalığı oluyo. Yani reflüyle reflü hastalığını karıştırmamak lazım. Ancak bu reflünün sıklığı ve yemek borusuyla asitin temas süresi arttığında birtakım yemek borusunun altında problemler oluşmakta. Bu da reflü hastalığını ortaya çıkarmaktadır. Reflü daha çok asit kaçışı olarak adlandırılır. Ancak sadece asit değil, safra asitleri, pankreas bezi enzimleri de yemek borusuna doğru kaçabilmektedir. Dünyada gerçekten çok önemli bir sorun. Nedeni şu? Dünyada insan yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ikinci büyük hastalık. Birinci işte psikiatrik hastalıklar, ikinci reflü hastalığı. Gerçekten yaşam düzeyini çok olumsuz etkiliyor. Bu yapılan çalışmalarla gösterilmiş. İkincisi; yine son zamanlarda yemek borusu alt uç kanserlerine zemin hazırlaması bakımından yine çok önemli, gerçekten yemek borusu altucu kanserlerinin oluşmasına öncü bir hastalık. Bu nedenle çok dikkatle izlenmesi gerekir.

Sibel Güneş: Riski ne kadar artırıyor hocam?

Nadir Kaya: Normal aynı yaş popülasyona göre, aynı yaş grubu, kontrol grubuna göre 30 ila 125 kat artırdığı söyleniyor. Değişik yayınlarda değişik rakamlar alınabilir ama artırdığı kesin. Şimdi reflüde neden bu kaçış oluyor, bu geriye kaçış oluyor? Yemek borusuyla mide arasından yemek borusu alt uç şeyi dediğimiz bir adele yapısı var. Yine hastalarımız bunu yanlış biliyorlar. Sanki yemek borusuyla mide arasında bir kapak var, bu açılıp kapanıyor zannediliyor. Hayır. Bir adale yapısı var, bu adale yapısı yemek geçişine izin veriyor. Ondan sonra basıncını artırıyor ve yemeğin geriye kaçışını engelliyor. Tabi bu spinkter dediğimiz bu yapıda bozukluk olabiliyor reflüde. Diyafragra yine reflüyü engelleyen önemli bir engel olarak gözüküyor, bunda fonksiyon bozukluğu olabiliyor. Bazı bağlarda fonksiyon bozukluğu olabiliyor. Buna yemek borusunun hareket kabiliyetinde azalma ve geriye kaçan materyalin temizlenememesi, tükrük akımında azalma da eşlik edebiliyor. Bir de yemek borusunun altında bu reflüye karşı koruyucu hücre cevapları oluyor. Bunlarda da bozulma oluyor. Hücre cevabında bozukluk olunca reflü oluşmuş oluyor. Reflüde tabi bazı risk faktörleri var. Bunlar özellikle ileri derecede şişman olanlarda, gebelerde son dönemde reflü gözlenebiliyor. Aşırı alkol, aşırı yağlı yiyecek tüketenlerde bir de örneğin tansiyon ilaçları, üst kas gevşeticiler bu yemek borusunun alt ucundaki bu adale yapısının fonksiyonunu bozarak reflüyü artırıyor.

Sibel Güneş: Peki bu bozukluk hangi belirtilerle ortaya çıkıyor?

Nadir Kaya: Şimdi reflü hastalığında en önemli belirti bu göğüste yanma hissi, tam göğüs kemiğinin arkasında karından yukarı doğru çıkan bir yanma hissi şeklinde kendisini gösteriyor. Bu yanma, olmazsa olmaz belirtisi reflünün. Onun dışında ağza acı su gelmesi, yemek artığı gelmesi şeklinde hastanın tanımladığı, rejüjitasyon dediğimiz bu hasta bize söyleyebiliyor, yutma zorluğu, yutarken ağrılı yutma, darlık olduğu zaman özellikle reflü hastalığında yemek borusunun alt ucunda. Hasta belirtebiliyor. Bulantı, kusma olabiliyor. Göğüs ağrısıyla hasta yine bize gelebiliyor. Reflüde çok önemli bir diğer özellik; sadece yemek borusu ya da mideyi ilgilendiren şikayetler dışında da bazı sistemleri etkilemesi.. Nedir onlar? Örneğin boğazı ilgilendiren semptomlar olabilir. Onlar da işte boğazda yanma, gıcıklanma, sabah kalkınca sık boğazını temizleme, kuru öksürük belki, işte bir akıntının olması, yutmada şurama bir şey takılıyor şeklinde hasta ifade edebiliyor. Bir de akciğere yönelik semptomlar, belirtiler sunabiliyor hasta. Onlar da astım, kuru öksürük şeklinde gerçekten eğer genç bir hastanız var ve astım öyküsü olmayan bir aileden geliyorsa astım tanısıyla izleniyorsa hasta mutlaka reflü araştırmalı. Çünkü reflü astım belirtisiyle de direk ortaya çıkabiliyor yanma dışında. Ama yanma tabi ki en önemli semptom. Bu da Türkiye'de sıklık olarak da daha çok üst sindirim sistemi şikayetleriyle başvuran hastaların yaklaşık yüzde 13 ile 15 kadar bu yanmadan yakınıyorlar. Yani yaklaşık görülme sıklığı da, yurt dışında, Amerika'da da aynı şekilde ama günde yüzde 7, ayda da yüzde 40 oranına çıkabiliyor bu yanma belirtisiyle başvuran hastalar.

Sibel Güneş: Anlattıklarınızdan çok önemli bir sorun olduğu ortaya çıkıyor. Devam edeceğiz ama herhalde elektronik posta adresimizde...

Arzu Zengin: Evet, bir soru var. Aslında sözünü ettiğiniz belirtilerden söz ediyor bize yazan izleyicimiz, Tarık Aydın adı.. Kahve ve çayı çok tükettiğini söylüyor, "ama ne zaman içsem midemde yanma ve kramp hissediyorum. Kahve çay dışında bir nedene bağlı bir problem olabilir mi?" diye sormuş..

Nadir Kaya: Evet, bahsettiğimiz gibi gerek kahve gerek çay yemek borusunun alt ucundaki bu adale yapısını gevşeterek gerçekten reflüye yol açabilir. Tabi aşırı tüketilmesi neden olabilir buna. Aynı zamanda her iki içecekte mide asit sekresyonu, özellikle kafein, kahve artırdığı için gastrit, yani mideye ait de bir sorunu olabilir izleyicimizin. Eğer yanma dediğimiz göğüste yanma hissi varsa mutlaka bir gastroentoloğuna başvurarak reflü yönünden araştırılması gerekiyor. Tabiki reflüyü artırankahve tüketimini de azaltması ya da kesmesi gerekir.

Sibel Güneş: çok önemli olduğunu söylediniz ve başka hastalıklarla karıştırılabileceğini söylediniz. Kesin tanıya giderken kullandığınız yöntemler hangileri?

Nadir Kaya: Şimdi tabiki reflü hastalığında tanı için değişik yöntemlerimiz var. Bu şikayetlerle başvuran hastada öncelikle baryumlugrafi dediğimiz radyolojik inceleme yapabiliriz. Bunla darlığı, reflüyü, mide fıtığını tespit etme olanağı yakalayabiliriz. Endoskopi ve biopsi yaparız. Bu bence çok önemli. Çünkü yapılan çalışmalar gösteriyor ki klinik izlemle, klinik belirtilerle endoskopik belirtiler paralel seyretmiyor. Yani hastanızın çok ağır reflü şikayetleri var ama endoskopisinde çok düşük dereceli değişiklikler var. Halbuki hastanızda belki hiç şikayet yok, ya da çok hafif var daha ileri endoskopik bileşiklikler saptanabiliyor. Onun için özgürlük açısından belki duyarlılık değil ama en başarılısı endoskopi ve biyopsi. Bunun daşında doğru standart olarak yani en değerli test olarak nitelendirebileceğimiz PH monitörizasyonu var. 24 saat hareketli bir burun yoluyla bir PH şeyi takılıyor ve yemek borusunun altındaki PH değişiklikleri, yani isite maruz kalması, süresi ve sıklığı belirlenebiliyor. Bunda da normal sonuçlar çıkabiliyor. Monometrik yani basınç ölçümü yapılabiliyor. İşte alt yemek borusu sfinkterinde, adale yapısında gevşeme oluyordu. Bunu basınç ölçerlerle ölçebiliyoruz. Yemek borusunun fonksiyonunu gösterebiliyoruz. Bu ameliyata vereceğimiz hastalar için çok değerli bir işlem yani basınç ölçümü. Bunun dışında birtakım asitler, fizyon testleri dediğimiz, çok sık kullanılmayan ya da şey yöntemleri bize yardımcı olabilir. Şöyle toparlayabiliriz; reflüde hiçbir test tek başına reflüyü göstermemektedir. Mutlaka bir başka testle, en az iki testle bunu korole etmek lazım, ortak çalışmak lazım. Ama endoskopik biyopsinin hem izlemde hem tanıda çok önemli olduğunu söylememiz gerekiyor.

Arzu Zengin: Yine bir izleyici sorusu. Aydan Kayhan bize yazmış. "43 yaşındayım, beş yıldır midemde problemim var" diyor. "Her yemekten sonra ağzımda acılık ve yanma hissediyorum. Ancak anti asit ilaç alıyorum ama sorunum çözülmedi, ne önerirsiniz?" diye soruyor.

Nadir Kaya: Evet, şimdi bu tanı koyduktan sonra herhalde tedaviyi de içine alan bir soru. Hastamız çok güzel anlatmış. Bu reflü semptommları ya da belirtileri gerçekten yatınca ya da yemekten sonra ortaya çıkıyor. Bu çok tipik. Hemen yanma ya da acı su gelmesi ağzına, bu hastamızda reflü hastalığından söz edebiliriz gerçekten. Ama dediğim gibi biraz önce saydığım tanı yöntemlerine mutlaka başvurulması gerekiyor. Özellikle endoskopi, biyopsi ya da PH testi gibi. Böyle bir hastada reflü tanısını koyduktan sonra tabi derecesi önemli. Ancak tedavide neler yapabiliriz? Biraz önce saydığım reflüye yol açan faktörleri ortadan kaldırmamız lazım. Bunun için yaşam biçimimizi yeniden düzenleyeceğiz. Ne yapacağız? Birincisi yer çekiminin etkisini ortadan kaldırmak için, yani yemek borusuna kaçışı engellemek için baş ucuna yaklaşık 20 santimlik bir yükselticiyle baş yukarda, vücut aşağıda olacak şekilde bir yatış pozisyonuna getirmemiz lazım, bu çok önemli. Gerçekten yapılan çalışmalar bunun çok faydalı olduğunu ve ciddiye alınması gerektiğini söylüyor. Yani baş yukarda yatacağız. İkincisi; ideal kilomuza ineceğiz. Yani çok şişmansak, karın içi basıncı artığı için reflü sık görülüyor. İdeal kilomuza ineceğiz. Reflüyü kolaylaştırıcı bazı faktörler var. Nedir onlar? Sigara, alkol, aşırı kahve tüketimi, çikolata yenmesi aşırı, aşırı yağlı yiyecekler yenmesi... Bunlardan hepsinden vazgeçeceğiz, bunları kullanmayacağız. Sık sık ve az az yiyeceğiz. Asla işte akşama kadar hiçbir şey yemem, akşam kocaman bir öğün yerim, bu çok hatalı. Sık sık az az yemek lazım. Yemek yedikten sonra hemen sırt üstü uzanmamamız lazım. En az bir iki üç saat süre tanımamız lazım. Ya da yatmadan 2-3 saat önceden yemeği tümüyle kesmemiz lazım. Özellikle bu geceyarısı kahvaltısı diye adlandırabileceğimiz, işte süt içeyim yatayım, bir kahvaltı yapıp yatayım. Bunlar çok sakıncalı. Çünkü geceyarısı asit fazla aktığı için ve mide boş olduğu için sabaha karşı hasta şikayetle bize başvurabilir. Reflüyü kolaylaştıran, bu yemek borusu altını gevşeten bazı ilaçlar.. Örneğin hastamız hipertansif bir hasta olabilir, tansiyon yüksekliği, buna bağlı ilaç alıyor olabilir. Bu ilaçları en azından değiştirmek lazım. Yemek borusunun alt ucunu gevşetmeyen tansiyon ilaçlarıyla düzenlemek lazım ki reflü semptomları gerileyebilsin.

Sibel Güneş: Siz tedaviyi de çok güzel özetlediniz. Bir de helikobakter faktörü var. Türkiye'de de yaygın olarak görüldüğünü biliyoruz. Bunun reflüyle bir ilgisi var mı?

Nadir Kaya: Şimdi tedavide birincil tabi yaşam biçimini özetledim. İkinci tedavi medikal, yani tıbbi tedavi diyebileceğimiz ya da cerrahi tedavi seçenekleri olabilir. Reflü bilindiği gibi uzun süreli tekrarlarla seyreden bir hastalık ve bizim şuanki ilaç imkanlarımız ancak reflüyü kısmen önleyebilecek yada reflüye bağlı yemek borusunun altında oluşacak yaraları, lezyonları ortadan kaldırabilecek bir tedavi. Yoksa reflüyü tamamen ortadan ilaçla kaldıramıyorsunuz. Yani nerdeyse ömür boyu sürecek bu. Dolayısıyla ilaç tedavisinde belli seçeneklerimiz var. Bunların başında asit giderici ilaçlar oluyor. Gerçekten çok başarılı sonuçlar alınıyor. Yemek borusunun altını sıkıştıran, yani basıncını artıran, mide boşalmasını kolaylaştıran protünetrik ilaçlar dediğimiz yani mide ve yemek borusunun hareketlerini hızlandıran ilaçlar da bu tedaviye ilave edilebiliyor. Bu tedavide, yani tıbbi tedaviyi seçerseniz ilaç tedavisinde hastalarımızdan çok sık şu soru geliyor: bu tür işte asit giderici, asiti baskılayıcı ilaçlar uzun dönemde acaba kansere yol açıyor mu? Amerika'da bu konuda çok ilginç çalışmalar var. Asit giderici tedavi işte 4 yılla 7 yıl arasında çalışılmış ve herhangi bir bozukluğa yol açmıyor. Helikobakter flori varlığı konusunda çelişkili görüşler var. İyi olduğunu söyleyen var. Ama şunu biliyoruz; eğer ilaç tedavisi seçiyor iseniz helikobakter floriyi mutlaka yok etmeniz lazım. Çünkü ilerde midede birtakım olası değişikliklere yol açabiliyor.

Sibel Güneş: Geldiğiniz ve katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz.

Arzu Zengin: Teşekkür ediyoruz efendim..

Nadir Kaya: Ben teşekkür ederim...

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 Beğeni 0.00 (0 Oy)